En son konular | » Kader - İllaki Kader (2008)Ptsi Mayıs 04, 2009 8:05 am tarafından kucuk » Emrah - Yelpaze Albümü (2008)Cuma Mart 13, 2009 6:51 pm tarafından kucuk » Teoman & Yüksek Sadakat [2008]Perş. Şub. 26, 2009 9:07 am tarafından talat » cumhuriyetimzn 84.yılı içn 84 e kadr sayıyırzCuma Eyl. 05, 2008 6:31 pm tarafından harbikiz » A_dan_Z_ye Türkiyemiz Çok Güzel Tavsiye Edebilirim :)Cuma Eyl. 05, 2008 9:39 am tarafından harbikiz » Güzel Yurdum Çocuk Şarkısı Çok Güzel Tavsiye Edilir :)Cuma Eyl. 05, 2008 9:39 am tarafından harbikiz » Türkiyenin 4 yanında Çocuk Şarkısı Çok Güzel Tavsiye Edilir :)Cuma Eyl. 05, 2008 9:38 am tarafından harbikiz » Çocuklarda davranış sorunu: Yalan söylemePerş. Eyl. 04, 2008 6:58 pm tarafından harbikiz » Terör çocuğunuzu etkilemesinPerş. Eyl. 04, 2008 6:57 pm tarafından harbikiz » Sağlıklı iletişimin en temel kavramı; empatiPerş. Eyl. 04, 2008 6:55 pm tarafından harbikiz |
|
| [[[Divan Edebiyatı]]] | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
harbikiz
Mesaj Sayısı : 586 Yaş : 34 Nerden : Mersin Lakap : harbikiz Kayıt tarihi : 21/07/08
| Konu: [[[Divan Edebiyatı]]] Salı Tem. 22, 2008 4:26 pm | |
| Divan Edebiyatı Terimleri
Azade:Divan şiirinde aruzla yazılmış bir dizenin tek başına bir nazım biçimi olarak kullanılmasına denir. Başka dizeden bağımsızdır. Hamse: Beş mesneviden oluşan eserle topluluğudur. Lugaz: Divan edebiyatında şiir biçiminde ( manzum ) yazılan bilmeceye denir. Nazire: Bir Divan şairinin, başka bir şairin şiirine benzeterek, aynı uyak, nazım biçimi ve ölçüyle yazdığı şiire denir. Surname: Konusu sünnet, düğün v.b sevinçii olaylar olan esere denir. Şehrengiz: Bir kentin güzelliklerini anlatan şiire denir. Tezkire:Bugünkü anlamıyla yaşamöyküsü( biyografi) sayılabilecek esere denir. Tezkirelerde Divan şairlerinin yaşamları anlatılır. Siyer: Hazret-i Muhammet’in yaşamını anlatan eserlerin genel adına denir. Velayetname: Evliyaların yaşamiarını anlatan eserlere denir. Gazavatname: Savaşlardaki kahramanlıkları anlatan şiire denir. Tagazzül: Kaside veya mesnevi içindeki gazale denir. Mahlas: Şairlerin, şiirlerinde kullandığı takma ada denir. Zihaf: Aruz ölçüsünde uzun olması gereken bir hecenin ölçüye uydurmak amacıyla kısa okunmasına denir. İmale: Aruzla yazılmış şiirde kısa heceyi, uzun hece durumuna getirmeye denir. Caize: Divan şairlerine yaptıkları Övgüler karşısında paraya denir. Sakiname: Divan edebiyatında İçki sunanı ve şarabı övmek için yazılan esere denir.
Divan Nesri
Divan edebiyatında düzyazıya “inşa“, düzyazı ile uğraşana “münşi” , düzyazıyla oluşturulan eserlere de “münşeat” denir. Cümleler uzun dil ağırdır. Noktalama işaretleri kullanılmamıştır. Düşünce ağırlığı yoktur. Sanat yapma çabası, süslü anlatım düşünceden çok önemsenmiştir. ” Seci ” denen düzyazı uyağı kullanılmıştır. Divan edebiyatında düzyazı üç bölümde incelenir:
a) Sade Nesir:
Halk için yazılmış eserler bu bölümdedir. Kolay anlaşılır olma temel alınmıştır. Din ve tasavvuf tarih, ahlak konulu kitaplar sade nesir özelliği taşır. Bu kitaplarda yabancı sözcük sayısı oldukça azdır. Evliya Çelebi’nın Seyahatnamesi, Mercimek Ahmet’in “Kabusname’si, Kul Mesut’un Beydeba‘dan ”Kelile ve Dimne” çevirisi ve Katip Çelebi’nin kimi eserleri sade nesirle yazılmıştır.
b) Süslü Nesir:
Süslü nesir halka yönelik değildir. Bu nesrin dili ağırdır. Söz sanatları ve seci fazlasıyla kullanılmıştır. ” Sinan Paşa’nın “Tazurruname” adlı eseri bu nesrin en dikkat çekici örneğidir.
c) Orta Nesir:
Yer yer nesir özellikleri taşısa da dil, anlaşılabilir niteliktedir. Bir tür biyografi sayılan, Divan şairlerinin anlatıldığı tezkireler ve tarih kitaplarında orta nesir özellikleri görülür.
Aşıkpaşazade, Mütercim Asım, Naima ve Peçevi’nin tarihle İlgili kitaplarında orta nesir özellikleri görülür.
Divan Edebiyatı Özellikleri
1. Arap ve İran kültürü, estetik anlayışı Divan edebiyatını önemli ölçüde beslemiştir. Sanatçılar, Arap ve İran sanat - edebiyat geleneklerine bağh kalmışlardır. 2. Divan şiiri halktan kopuktur. Saray çevresi ve medreselilerin oluşturduğu, zevk aldığı bir edebiyattır. 3. İlk örnekleri 13.yüzyılda görülen Divan şiiri, varlığını, 19.yüzyılın ortalarına kadar sürdürmüştür. ilk Divan şairi dindışı şiirler yazan Hoca Dehhani’dir. İlk Divan şairleri, şiirlerinde ağırlıklı olarak Türkçeyi kullanmışlar ancak dil, 16. yüzyıldan sonra oldukça ağırlaşmıştır. 4. Toplumla ilgili konular işlenmemiş, bireysel konulara yer verilmiştir. Sanatçılar çeşitli olumsuzluklar düzene değil, kişiye bağlamışlardır. 5. Aşk, şarap, tasavvuf, rintlik gibi değişmeyen konular işlenmiştir. Klasik aşk öyküleri, din ve tasavvuf, felsefe… 5. Konudan çok, konunun işleniş biçimine (kurallara önem vermişlerdir. Yeni konular bulma yerine var olan konularda daha güzel yazma çabasına girmişlerdir. Bu yanıyla Divan şiiri, hem konu hem de biçimce özgün değil, taklide dayalıdır. Örneğin, bir Arap halk öyküsü olan Leyla ve Mecnun pek çok sanatçı tarafından kullanılmıştır. 6. Sanatçılar “mazmun” adı verilen ortak benzetmeler kullanmışlardır. Örneğin ok yerine kirpik diş yerine inci, boy yerine servi, dudak yerine gonca… 7. Söz ve anlam sanatçılarına, mecazlı anlatıma geniş ölçüde yer verilmiştir. Bunlar, sanatçıyı usta kılan önemli öğelerindendir. 8. Şiirde her beyit anlamca ötekilerden bağımsızdır. Konu bütünlüğü, bütün güzelliği değil, parça güzelliği temel alınmıştır. 9. ölçüsü aruz, nazım birimi beyittir. ( Dörtlük ve bentlerle yazılanlar da vardır: şarkı, terkib -i bent… 10.Daha çok tam ve zengin uyak kullanılmış, “gö için uyak” anlayışı benimsenmiştir. 11. Arap ve iran edebiyatlarından alınma gazel, kaside, mesnevi, müstezat, rubai…gibi nazım biçimleri kullanmıştır. Tuyuğ ve şarkıyı Divan şairleri katmıştır edebiyatımıza. 12. Genelde aruzu kullanan Divan şairlerinden Nedim, Aşık Paşa ve Şeyh Galip’in heceyle şiir denemeleri vardır.
Divan Edebiyatı Tarihçesi
Türkler, 10.yüzyılda İslamiyet’i benimseyince dil, kültür, uygarlık değerleri ve bilim alanında Arap ve Fars ( İran ) etkisi de başlamıştır. İslamiyet Türkler, İranlılar ve Araplar arasında ortak düşünce ve zevkin doğmasına yol açmıştır. Bilim dili olarak Arapça, sanat - edebiyat dili olarak da Farsça seçildi. Bu, Türkçenin gelişimini ö-nemli öiçüde etkilemiştir. Bu süreçte adına “Osmanlıca” denen Arapça, Farsça, Türkçe karışımı yapay bir dil doğmuştur. Şairlerin, şiirlerini “Divan” adlı kitapta toplamalarından dolayı bu edebiyata “Divan Edebiyatı” denmiştir. Bu edebiyatı , “Klasik Türk Edebiyatı” ya da “yüksek zümre edebiyatı ” gibi adlarla da anılmaktadır. Divan edebiyatının dayandığı temel kültür kaynağı İslamiyettir. iran mitolojisi, İslam inançları ve İslami büimler.tasavvuf felsefesi, peygamberi erle ilgili öykü ve mucizeler, Türk tarihi ve kültürü, Divan edebiyatının kültür kaynaklarındandır.
Divan Şiiri Türkler, VIII. yüzyılda Orta Asya’dan batıya doğru göç edince yeni bir din olan İslamiyetle tanışırlar. Kısa sürede kitleler hâlinde müslümanlaşan Türkler, doğal olarak bu dinin etrafında gelişen kültür ve medeniyeti de benimserler. Ancak Türklerden önce bu dini kabul etmiş olan Araplar ve İranlılar, İslam medeniyeti etrafında bir de edebiyat ortaya koymuşlardır. İşte İslamiyeti kabul eden Türkler, kendilerinden önce geliştirilen bu edebiyattan büyük oranda etkilenirler ve çok geçmeden yeni edebi ürünler vermeye başlarlar. Bu yeni süreçte Türkçe temelde iki ayrı koldan ilerler ve iki ayrı edebiyat dili oluşturur. Bunlar: l.Orta Asya Türk lehçesi olan Doğu Türkçesi(sırasıyla Karahanhca, Harezmce ve Çağatay Türkçesi) etrafında gelişen edebiyatla, 2.Anadolu Türk lehçesi olan Batı Türkçesi (Oğuz Türkçesi: Osmanlıca) etrafında gelişen edebiyat. Eldeki kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla bu dönemde Türkçe, ilk eserlerini XI.-XII. yüzyılda Orta Asya’da Doğu Türkçesi ile verir: Kutadgu Bilig, Divanu Lügati’t-Türk, Ata-betü’l-Hakâyık ve Divan-ı Hikmet gibi eserlerle. Diğer taraftan Batı Türkçesinin hâkim olduğu Anadolu’da ise ilk eserler XIII. yüzyılda görülmeye başlanır. Batı Türkçesi XIX. yüzyılın sonuna kadar büyük bir değişiklik göstermeden edebiyat dili olarak hayatiyetini sürdürür. Fakat yeni oluşan bu edebiyat diline sürekli olarak Farsça ve Arapça kelimeler girer ve âdeta hir imnaratorhıU dili olan Osmanlı Türkçesi ortaua çıkar.
Kısaca ortaya çıkışına ve gelişimine değindiğimiz Osmanlı Türkçesi ve edebiyatının XIII.-XIV. yüzyıldaki ilk eserleri şöyledir: Hoca Dehhanî’nin şiirleri, Sultan Veled’in Divan’ı ve mesnevileri, Yunus Emre’nin Divan’ı, Şeyyad Hamza’nın Yusuf ve Züleyha’sı, Âşık Paşa’nın Garibnamesi, Ahmedî’nin Divan’ı, Nesimî’nin Divan’ı, Kadı Buhaneddin’in Divan’ı, vb. Daha sonra bu edebiyat, XV. yüzyılda Şeyhî, Ahmed Paşa ve Necâtî gibi şairlerle; XVI. yüzyılda Fuzûlî, Hayalî, Bakî ve Rûhî-i Bağdadî gibi şairlerle; XVII. yüzyılda Nef î, Şeyhülislam Yıhyı, NAilî, Ivhîm-i Kadîm, Nâbî, Sabit gibi şairlerle; XVIII. yıı/.yıklıi Nedim ve Şeyh Gâlib gibi şairlerle; XIX. yüzyılda is Yenişehirli Avnî, Arif Hikmet Beyefendi ve Leskofçalı Gâlib gibi şairlerle temsil edilir ve en güzel örneklerini verir. XIX. yüzyıldan sonra Türkler Batı medeniyeti ile yakından tanışır ve onun tesirine girerler. Bu yeni dönemde Osmanlı şiir ve edebiyatı hakkında tartışmalar başlar. Başta adı olmak üzere eski edebiyat birçok açıdan yeniden değerlendirilir. Mesela bu edebiyatın adı için ortaya atılan isimlerden birkaçını verelim: “Şür-i Kudemâ”, “Asâr-ı Eslâf”, “Osmanlı Edebiyat”, “Havas Edebiyatı”, “Ümmet Edebiyatı”, “Klasik Edebiyat” ve “Eski Türk Edebiyatı”, “Divan Edebiyatı“, vb. Ortaya atılan ve günümüze kadar gelen tartışmalardan sonra “Divan Edebiyatı” isminin daha çok kullanıldığını görüyoruz. Şimdi bu edebiyatın, yani Divan Edebiyatının en belirgin özelliklerine geçebiliriz: 1. Bu şiirin ölçüsü aruzdur. Aruz ölçüsü hecelerin uzunluğu ve kısalığı esas alınarak hesap edilen bir ölçüdür. Bu ölçü, İslamiyet öncesi kullanılan hece ölçüsünden farklıdır; çünkü hece ölçüsünde önemli olan hece sayışıyken, aruzda uzunluk, kısalık önem kazanmaktadır. 2. Divan şiirinin kendine has nazım şekilleri vardır. Ancak bu şiirde önemli olan beyittir; çünkü her şey beyitte baş lar beyitte biter. Bu yüzden şairin işi iyi beyitler yazmaktır. Beyitler iki mısra(dize)’dan oluşur. Divan şiirinde kullanılan belli başlı nazım şekilleri şunlardır: a. Gazel: Genellikle 5 ile 9 arası beyitten oluşur. İlk beyit kendi arasında kafiyeli, devam eden beyitlerin ise İkinci mısraları ilk beytin kafiyesi ile aynı olur. Konusu genellikle aşk ve aşkın etrafında gelişir. b. Kaside: Kafiye olarak gazele benzeyen bu nazım şeklinde beyit sayısı bazen 100′ü bile geçer. Konusu çok çeşitli olabilir: Allah’a yakarış, Hz. Muhammed’e naat, padişah ve devlet büyüklerine övgü, bahar, kış, bayram, padişahın tahta çıkması, savaş kazanma, yeni bir yapının inşası, vb. konularda yazılabilir. c. Mesnevi: Divan şiirinin en uzun soluklu şiiridir. Beyitler kendi arasında kafiyeli olur, daha çok kısa ölçülerle yazılır. Kahramanlıklar, aşk hikâyeleri, dinî konular, vb. değişik konular bu nazım şekliyle anlatılır. d. Kıtalar: İlk beyti kafiyesiz olan, ancak her beytin ikinci mısrası birbiriyle kafiyeli olan bu şiir, 2 beyitten başlar, kaside gibi 100 beyte kadar yazılabilir. Birçok konuda kıta yazılabilir: Tarih, felsefe, hiciv, vb. Ayrıca musammatlar, yani dörtlüklerden, beşliklerden, o-luşan şiirler, tek dörtlükten oluşan rubailer ya da tuyuglar, başkalarının yazdıkları şiirlere yapılan eklemelerden oluşan nazire şiirler, vb. birçok nazım şekli vardır. 3. Divan şiirinin en temel konusu hiç şüphesiz “Aşık-Sevgili-Rakip” üçlüsü etrafında kurgulanır. Şairlerin her biri birer âşıktır ve sevgilileri kendilerine eziyet ederler. Ancak bu âşıklar eziyetten çekinmez hatta zevk alırlar. Beyitler genellikle sevgilinin yüzündeki güzellik unsurları etrafında kurgulanır. Mesela sevgilinin yüzü güneş, ay, mum, bahçe, vb. benzetilir-ken; saçı yılana, sümbüle, miske, vb. benzetilir. Boyu serviye,
kaşları kemana, kirpikleri oka, gözleri nergise, ceylan gözüne; dudakları goncaya, vb. benzetilir. Bu şiirin ikinci kahramanı olan âşıkların belleri iki büklüm, yüzleri sararmış, zayıflıktan kıl gibi olmuşlardır. Üçüncü kahraman rakip ise sevenle sevileni birbirinden ayıran kötü adamdır. Bu üç kahraman etrafında kurgulanan Divan şiiri, tasavvufun da tesiriyle kendine has sembolik bir dil oluşturmuş, çoğu zaman kelimelerin tasavvufi manaları da dikkate alınmış ve bu vesileyle beyitler gülün yaprakları gibi farklı yorumlamalara uygun hâle gelmiştir. Mesela yanak Allah’ın birliğini temsil ederken; saç insanı Allah’tan alıkoyan şeyleri temsil edebilmiştir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi bu edebiyat XIX. yüzyıla kadar yaşamış, bu yüzyıldan itibaren Batı Edebiyatı tesirinde yeni bir edebiyat başlamış ve Divan şiiri yavaş yavaş kaybolmuştur. Şimdi Divan şiirinden bazı örnekler vererek bu şiiri daha yakından tanımaya çalışacağız. Öncelikle gazel örneği üzerinde duracağız. Çünkü gazel Divan şiirinin en çok tercih edilen nazım şeklidir. Aşağıdaki gazel XV. yüzyılın en önemli şairlerinden birisi olan Necati’ye aittir. Necâtî hem döneminin, hem de tüm Türk edebiyatının en önemli şairleri arasındadır. O, şiirlerinde Divan edebiyatının ve Türkçenin inceliklerini, güzelliklerini büyük bir ustalıkla sergilemiştir. Diğer bir ifadeyle onun şürlerindeki güzellik Türkçenin güzelliğidir denilebilir. Hem bu gazelinde hem diğer şiirlerinde sık sık deyimleri, atasözlerini, ikilemeleri, vb. kullanmıştır:
Çıkalı göklere ahum sereri döne döne Yandı kandîl-i sipihrün ciğeri döne döne
(Ahimin kıvılcımı döne döne göklere çıkalı, felek kandilinin ciğeri döne döne yandı.)
Ayağı yer mi basar zülfüne ber-dâr olanun Zevk ü şevk ile virür cân u seri döne döne
(Senin zülfüne asılanın ayağı yere mi değer; zevk ve şevk ile canını döne döne verir.)
Şâm-ı zülfünle gönül Mısrı harâb oldı diyu Sana iletdi kebûter haberi döne döne
(Saçlarının gecesinde gönül şehri yıkıldı diye güvercin döne döne sana haber ulaştırdı.)
Sen durup raks idesin karşuna ben boynum eğem de zülfün koca sen sîmberi döne döne
(Sen kalkıp dans edesin, ben karşında boynumu eğeyim de zülfün sarkıp gümüş gibi beyaz tenliyi döne döne kucaklasın ha!)
Kâ’be olmasa kapun ay ile gün leyl-ü nehâr Eylemezlerdi tavaf ol güzeri döne döne
(Eğer kapın Kabe olmasaydı, ay ve güneş gece gündüz o uğrağı döne döne tavaf etmezlerdi.)
Sen olasın diyü yir yir asılup âyineler Gelene gidene eyler nazarı döne döne
(Belki sensindir diye aynalar yer yer asılıp döne döne gelen gidene bakarlar.)
Ey Necârî yaraşur mutribi şeh meclisinün Raks urup okıya bu şi’r-i teri döne döne
(Ey Necâtî, padişah meclisinin çalgıcısı bu gazeli, döne döne raksederek okusa yaraşır.)
Görüldüğü gibi bu gazelde sevgili ve sevgilideki güzellik unsurları ağırlıklı olarak işlenmiştir. Öncelikle şunu belirtelim ki şair bir İkileme olan “döne döne”yi redif olarak kullanmış ve gazelin sonuna kadar “dönen” şeyler etrafında hayal ve mazmunlar kurgulamıştır. Mesela birinci beyitte şair yani âşık sevgilinin saçını bir darağacma benzetir ve kendisinin bu darağacında dönerek sallandığını ifade eder. Ayrıca “ayağı yer mi basar” deyimiyle de bu iş için ne kadar istekli olduğunu anlatır. İkinci beyitte ise sevgilinin saçı “şâm” kelimesi tevriyeli kullanılarak hem geceye, hem de Şam eyaletine benzetilir. Diğer taraftan âşığın gönlü, “Mısır” kelimesi tevriyeli kullanılarak hem bir şehre, hem de Mısır eyaletine benzetilir. İkinci mısrada ise havada dönerek ilerleyen, yani taklacı bir güvercinin getirdiği haberden bahsedilir. Üçüncü beyitte sevgili dönerek dans etmekte ve uzun saçı da vücuduna dolanmaktadır. Dördüncü beyitte ise ay ve güneşin dünya etrafındaki dönüşüne değinilmiştir. Beşinci beyitte ise tavana asılı duran top aynalardan bahsedilir. Bilindiği gibi bu aynalar devamlı kendi etraflarında dönerler. Altıncı yani mahlas beytinde ise şair, şiirli bir eğlence meclisinden bahseder. Bu meclisin çalgıcısı muhtemelen şairin şiirini bestelemiş ve güzelliği karşısında kendinden geçmiş, döne döne okumaktadır. | |
| | | harbikiz
Mesaj Sayısı : 586 Yaş : 34 Nerden : Mersin Lakap : harbikiz Kayıt tarihi : 21/07/08
| Konu: [[[Divan Edebiyatı Döneminde Yaşamış Bazı Şairlerimiz]]] Salı Tem. 22, 2008 4:46 pm | |
| HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.
MEVLANA: XIII.yüzyılda yaşamıştır. Birkaç Türkçe beyit dışında, tüm şiirlerini Farsça ile yazan ünlü tasavvuf şairidir. Oğlu Sultan Veled de tasavvufi konuları işleyen bir şair olarak bilinir. Mesnevi, Divan-ı Kebir, Mektubat, tanınmış eserleridir.
ALİ ŞİR NEVÂİ: Çağatay lehçesinin en güzel örneklerini veren şair 15. yüzyılda yaşamıştır. Muhakemetü”l-Lugateyn adlı eserinde Türkçe“nin Farsça“dan daha üstün bir dil olduğunu savunmuştur. Hamsesi vardır. Anadolu dışında Türkçe şiir yazan ilk şairdir.
ŞEYHİ: 15. yüzyılda yaşamıştır. “Harnâme” adlı eseri edebiyatımızda ilk fabl türü eser olarak bilinmektedir. Mesnevi alanında başarılı olmuştur.
SÜLEYMAN ÇELEBİ: 15. yüzyılda yaşamıştır. Hz. Muhammed için yazdığı Vesilet-ün-Necat (mevlit) adlı mesnevisiyle tanınmış bir şairdir. (İslam edebiyatında Hz. Muhammed”in hayatını anlatan eserlere SİYER denir).
FUZÛLİ: Fuzuli 16. yüzyılın en güçlü şairlerindendir. Arapca, Farsça, Türkçe divanı olan tek şairdir. Eserlerini Azeri lehçesiyle yazmıştır. Divan edebiyatının en lirik şairi olarak kabul edilmektedir. Ona göre yaşamın anlamı acı çekmekle özdeştir. Platonik bir aşk arayışı vardır. Din dışı konularda yazmakla birlikte tasavvuftan da etkilendiği bilinmektedir. Kendisine bağlanan maaşı almasında güçlük çıkaran memurları şikayet etmek için yazdığı “Şikayetnâme” adlı mektubu edebiyatımızdaki en ünlü yergilerden biridir. Divanlarından başka bir naat olan “Su” kasidesi, Leyla vü Mecnun mesnevisi, Peygamber ailesini anlattığı Hadikat-üs-Süeda”sı Şah İsmail ile II:Bayezid”i karşılaştırdığı Beng ü Bâde”si ve tıp bilgisini sergilediği Sıhhat ve Maraz”ı en tanınmış eserleridir.
BÂKİ: Baki,16. yüzyıl şairlerindendir. Döneminde “şairler sultanı” olarak tanınmış ve saratın bütün olanaklarından yararlanmıştır. İyi bir medrese eğitimi gördüğü bilinmektedir. Dünya nimetlerinin hepsinden yararlanma anlayışındadır. Kanuni”nin ölümü üzerine yazdığı mersiyesi çok tanınmıştır. Divanı vardır.
NÂBİ: 17. yüzyıl şairlerindendir. Divan edebiyatında didaktik şiirler yazmasıyla bir yenilik olarak kabul edilmektedir. Din, töreler ve sosyal yaşamla ilgili öğütler verir. Nâbi”nin Divan“ından başka Hayriye, Hayrâbâd adlı iki didaktik eseri, gezi notlarını içine alan Tuhfet-ül Harameyn”i ve Münşeat adlı eserleri vardır.
NEFİ: Nefi , 17. yüzyıl şairlerindendir. Edebiyatımızdaki en ünlü kaside şairi olarak bilinir. Övgülerindeki ve yergilerindeki aşırılıklarıyla ünlüdür. Yazdığı hicviyelerindeki aşırılık boğdurulmasına neden olmuştur. Hayal gücü çok zengin olan Nefi”nin somut benzetmelerden yararlanması da belirgin bir özelliğidir. Türkçe ve Farsça divanı olan Nefi”nin ayrıca hicviyelerini topladığı Sihamı-ı Kaza adlı bir eseri de vardır.
NEDİM: 18.yüzyıl şairlerinden olan Nedim, Lale Devri”nin şairi olarak bilinir. Eserlerinde aşk, içki, zevk ve sefayı işler. “Mahallileşme akımı”nın önderi olan şairin Halk edebiyatından da etkilendiği bilinmektedir. Şiirlerinde halkın ağzından alınma deyimler olduğu gibi, halkın konuşma diline de oldukça yaklaşmıştır. Samimi ve içten bir söyleyişi olan Nedim, şarkılarıyla tanınmıştır. Divan şiirindeki klişeleri (mazmunları) bir ölçüde yıkmış olan şairin Divan“ı vardır.
ŞEYH GALİP: Divan edebiyatının 18.yüzyılda yaşamış son büyük şairidir. Galatasaray Mevlevihanesinde şeyhlik yapmıştır. Nabi”nin “Hayrâbâd”ına nazire olarak ve Mevlânâ”nın mesnevisinden etkilenerek yazdığı “Hüsn-ü Aşk” adlı meşhur mesnevisinde, tasvvuf konusundaki düşüncelerini ortaya koyar. Bu eserinde allegorik (sembolik) bir anlatım kullanan şair hayal gücünden ve masal ögelerinden de yararlanmıştır.
EVLİYA ÇELEBİ: (17.yy) Edebiyatımızda gezi türünün ilk örneklerini veren yazar, usta bir gözlemcidir. Elli yıllık bir süre içinde gezdiği yerleri konuşma diline yakın bir dille anlatmıştır. Anlatımında abartılı olmakla birlikte, Divan nesrinin kalıplarını da kırmıştır. 10 ciltlik “Seyahatnâme” adlı eseri çok tanınmıştır.
NOT: Divan edebiyatının nesir yazarı olarak tanınan diğer önemli yazarları şunlardır:
SİNAN PAŞA: (15.yy) Tazarrunâme adlı süslü nesri ile tanınır.
MERCİMEK AHMET: (15.yy) Farsça“dan çevirdiği Kabusnâme adlı eseriyle tanınır.
NAİMÂ: (17.yy) Kendi adıyla anılan (”Naima Tarihi”) adlı tarih eserinin yazarıdır.
KATİP ÇELEBİ: (17.yy) Batılıların Hacı Kalfa dedikleri yazar ve düşünürdür. Arapca, Farsça, Fransızca, Latine bilen yazarın tarih, coğrafya, matematik konularında yazılmış eserleri vardır. | |
| | | | [[[Divan Edebiyatı]]] | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |