Roman Hakkında Bilgi:
Yapıt, “tezli roman” niteliği taşımaktadır.
Roman, Kurtuluş Savaşı yıllarında, bir Orta Anadolu köyünde geçer. Ahmet Celâl’in hatıra defteri olarak anlatılır.
Cumhuriyet Halk Parti’sinin 1942 yılında açtığı roman yarışmasında Yakup Kadri Karaosmanoğlu‘nun ”Yaban” romanı ikinci olmuştur. Anı türünde yazılan romanda köylü ile aydın arasındaki tezat, realist bir şekilde anlatılmaktadır. Roman, etkileyici bir dille yazılmıştır; fakat romanda köylüye olumsuz yaklaşılmıştır.
Roman Kişileri (Kahramanları)
Ahmet Celal (Yaban): Celal, I. Dünya Savaşında kolunun birini kaybetmiş bir yüzbaşıdır. Vatanını çok seven bir aydın tipidir. Köylü ile arasında büyük bir uçurumu gören, pek çok bakımdan onları küçümseyen bir kişidir.
Emine: Sıradan bir köylü kızıdır. Celal, özellikle ona karşı maddi bir aşk duyar. Çünkü sevdiği bu kızla ortak hiç bir yanı yoktur. Kız, kendi hâlinde, derinleştirilmemiş bir karakterdir.
Mehmet: Celal’in emir eridir, Diğer köylüler gibidir. Celal’e daha yakındır.
Salih Ağa, Şeyh Yusuf: Her ikisi de olumsuz kişilerdir. Kendilerini düşünen, devlet düşmanı, çıkarcı kahramanlardır.
Yaban Romanının Özeti:
Sakarya Savaşı yeni bitmiştir. Tetkik-i Mezalim Heyeti, Haymana, Sivrihisar civarına düşmanın verdiği zararları incelemek için gönderilmiştir. Bir köyde, heyet taşların arasına sıkışmış bir defter bulur. Defter, I. Dünya Savaşında kolunu yitiren Yüzbaşı Ahmet Celal’indir.
Ahmet Celal, bir paşanın oğlu olarak dünyaya gelmiştir. I. Dünya Savaşına katılmış, henüz 35 yaşında iken orada kolunu kaybetmiştir. Savaşamayacak durumdadır. İstanbul’a geri döner. İstanbul işgal edilir. Şehrin bu hâline tahammül edemez. Anadolu’ya sığınmaya karar verir. Emir eri Mehmet’in Haymana’daki köyüne gider.
Köye gelince büyük bir hayal kırıklığına uğrar. Her yer bakımsız, kir içindedir. Köylü cahil ve kabadır. Ayrıca köylü onu asla kabullenmez, dışlar ve ona ‘yaban’ lakabını takar. Her gün gazeteleri takip eden Ahmet Celal, savaşın gidişatını köylüye anlatmaya çalışır. Fakat köylü, yıllarca köye yatırım yapmamış, doktor, öğretmen göndermemiş olan devlete düşmandır. Savaşı merak bile etmemektedir. Mustafa Kemal’den de nefret etmektedir. Köylü, yalnızca Salih Ağa ve Şeyh Yusuf’a inanmaktadır. Onların etkisiyle Celal’e hiç inanmaz ve yaklaşmaz. Köylü âdeta bu iki adamın elinde bir koyun sürüsü gibi yönetilmekte, miskin miskin yaşamaktadır. Celal, düşmanın köye yaklaştığını anlatmaya çalışır; fakat kimse onu dinlemez. Celal, Emine’ye âşık olup babasından istediğinde de aynı kayıtsızlıkla karşılaşır. Ahmet Celal’e, çolak ve yaban olduğu için kız verilmez. Köylü ile Ahmet Celal arasındaki duvar her geçen gün kalınlaşmaktadır. Mehmet ve ailesinden başka köyde hiç kimse ile dost olamaz. Şeyh Yusuf ve Ağa ile sürekli kavga eder.
Emir eri Mehmet de askere alınınca Celal, köyde büsbütün yalnız kalır. Bunalıma girer, yalnızlıktan usanır. Köy hayatına asla intibak edemez.
Bir süre sonra Celal’in tahmin ettiği gibi düşman köyü basar. Köylü bir derenin içine saklanır. Fakat düşman askerleri onları bulur. Köydeki hemen herkesi öldürürler veya işkence yaparlar. Her yeri yakarlar. Kuytu, yıkık bir duvarın dibine sığınmışlardır. Yaralarını sararlar. Ahmet Celal ile Emine düşmandan kaçarken yaralanırlar. Tekrar kaçmaya çalışırlar. Fakat Emine’nin yarası ağırdır. Kaçacak durumda değildir. Celal, anı defterini Emine’nin eline bırakarak uzaklaşır.
Heyetin bulduğu anı defteri budur. Heyet, kime ait olduğunu köylüye sorduğunda onlardan şu cevabı alır: ‘Kim olduğunu ne bilelim. İşte yabanın biriydi…’